Yağmur iliklere işlercesine hızla yağıyor. Bankaya giriyorum, her zamanki güler yüzüyle bankacı kız:

-“Özel bir soru sorabilir miyim?” diyor.
-“Tabii” diyorum.

Bebek yapmak istiyormuş ve bebeğin burcunu ayarlamak ne kadar doğru bilmek niyetinde. Doğal bir doğumla 9 ay sonunda istediği burca denk getireceği bebek için çabalamalı mı?

-” Bebek aile bireylerinin burç haritalarını taşır tıpkı DNA gibi” diyorum. Uzun uzun açıklıyorum. Her gün oluşan 15-30 arasındaki açının hepsinin iyi olması beklenemez. Üstelik istediğiniz burçta doğsa bile istemediğiniz bir yükselen burç veya açı ile doğabilir. Tam tersine istenilen yükselen burç oluştuğunda istenmeyen sorunlar da oluşabilir. Harika bir yüksek eğitim potansiyeline sahip olsa bile sağlık zorlukları yaşayabilir. Ne kadar iyi plan yaparsanız yapın, o aile bireylerinde var olan genetik özellikleri haritasında taşıyacaktır. Doğanın kanunu budur. Mükemmel insan mükemmel zaman yoktur.”

-“Hani kimileri doğuştan şanslıdır ya!” diyor ve ekliyor “en iyisi zamanı belirlemeden bebek sahibi olmak değil mi?”

-“Kesinlikle budur fikrim. Bırakın sizinle ve eşinizle en doğru uyumu yakalayacağı zaman kendiliğinden gelişsin.”

Bankadaki işim bitiyor, Reiki kolyelerini yaptıracağım oymacıya doğru yol alıyorum. Yağmur hız kesmiyor, yürüyüşten yine de keyif alıyorum.

İçeri girdiğimde neredeyse “yağmur kadın” halinde ıslatıyorum ortalığı. Özcan bey :

-“Aslan burcu çok fena durumda değil mi Su hanım?” diye karşılıyor beni.
-” Korkmayın Mars geriliyor ve Aslan burcunda dolunay oluştu, son zamanlardaki gerginliğiniz bu yüzdendi ama hafta ortasından sonra rahatlayacaksınız” diyorum.

Başıyla beni onaylarken tam da üstüne bastınız der gibi hayretle bakıyor yüzüme.

-” Bu konuda bilgili misiniz?” diye soruyor müşteri koltuklarından birinde oturan, gülümseyen uzun saçlı beyefendi.

Yağmurun bereketi beni keyiflendirmiş ve nerden geliyorsa Sunay Akın geliyor aklıma: astrologların gökyüzüne bakarak yorum yaptığını sana Sunay abiye gönderme yapıyorum.

-” Yok ben bilgili değilim gökyüzüne bakıp atıp tutuyorum” diyorum gülerek.

-” Hayır ben ilgiliyim de Oğlak burcuyum, bu yıla çok iyi başladım tesadüf mü onu öğrenmek istedim de.” diyor.
-“Tesadüf değil, 15 Ocak da Güneş tutulması oldu. Güneş tutulmaları büyük sıçramalar yaratan özel güçler ve fırsatlar getirirler, benzeri bir şansı 2011 Ocak ayında da yaşayacaksınız” diyorum.

Bu cümleden sonra Özcan bey benim hakkımda kısa bir bilgi veriyor.

-“Sanatçıyım ben” diyor Oğlak burcu beyefendi. “Hiç bu kadar yoğun bir yaratıcı gücüm olmamıştı, heykeller üretiyorum durmadan”

Oğlak burcuna Plüton yerleşmiş, sonra Oğlak burcunda Güneş tutulmuş, daha sonra gezegenler Oğlak burcunda birikmiş bu enerjiye kim karşı koyabilir ki! Hızla anlatıyorum gökyüzünden haberleri.

-“Yani Oğlak burcu iyi durumda değil mi?” diyor.
-“Evet diyorum dönüşümü başardığınız sürece 2024’e kadar harika durumdasınız.”

Astroloji sohbeti uzuyor. Oradan ayrıldığımda vapura binmek istiyorum. Vapurda kitap okumak doyumsuz oluyor yağmurlu havalarda. Kitabımın en heyecanlı satırlarında kaybolmuşken telefonum çalıyor. Hepinizin yakından tanıdığı müzisyen dostlarımdan biri:

-” Ya dostum nedir bu Aslanların hali? Haftalık yorumlarını okudum da geçecek diyorsun birde sana sorup emin olmak istedim”.
-“Öfke nöbetlerimi geçiriyorsun” diyorum.
-“Ya evet herkesle tartışıyorum. Aşk kötü, iş kötü ne bu ya?”
-“Dolunay çarpması” diyorum gülerek, sen biraz sakin ol Mart’a kadar dayan bakalım.”
-“Ne Mart’mı çok uzunmuş ama sana inanıyorum ben sabırla bekleyeceğim diyor.”

Özel öneriler kısmını doğum haritalarımı unutmayan hafızama dayanarak yapıyorum. Sohbet biraz daha sürüyor ve görüşmek üzere kapatıyoruz telefonu. Kitabımın satırlarına dönüyorum.

Eve ulaştığımda telefonumdaki cevapsız çağrılardan biri dikkatimi çekiyor. Uzun zamandır görmediğim bir gazeteci arkadaşım. Arıyorum:

-“Su’cuğum nasılsın?” diyor ve hemen konuya giriyor:
-“Oğlaklar hani iyi olacaktı!”

Tutulmanın dalgasıyla yükselememiş ve hatta tamda bu nedenle alaşağı olmuş, dalgalarla mücadele eden yılgın bir ses tonu var.

-“Koşullar değişime zorluyor olmalı neden direniyorsun bakalım biraz değişse ortam?”
-“Ama işimden mi olayım, aşk da kötü az önce tartıştık” diyor kaygılarını peş peşe sıralıyor.

Oysa her yılbaşı sonrası Güneş dönüşü yaşadığında hep kaygılandığını unutuyor, hatırlatıyorum. O rahatlıyor sohbet sırasında, ben de tabii. Kaygılı sesi yumuşuyor.

Güneş dönüşü öncesi yani doğum günlerimizin öncesinde ve biraz sonrasında kaygılı ve ne yapacağını bilmez bir hale büründüğümüze çoğumuz dikkat etmeyiz. Doğum günleri bu nedenle biraz hüzünlüdür. Yeni bir yaş alma öncesi sanırız. Olay Güneş’in ve ona yakın gezegenlerin 12. Evle, 1. Ev arasındaki geçiş sancısıdır. Geleceğe dair bir planımız yoksa bu geçiş bir çeşit havada kalma anı gibidir. Ne yöne gideceğini bilmeyen kuru bir yaprak gibi savruluruz. Biraz sert bir rüzgar bile korkutur böyle anlarda bizi. Biraz sonra yere ineceğimizi ve sağlam toprakla temas edeceğimizi unuturuz. Sağlam zemin yaratmak için bir hedefimiz yoksa tabii!

Oğlaklar süregelen işleriyle ve olup bitenle mutlu olma çabasında. Öte yandan Plüton’un yıkıp yeniden yapma dürtüsüne karşı koymak da-doğum haritalarında itici güç yoksunluğu varsa- zorlayıcı faktör olabiliyor. Satürn’ün eskileri koruma arzusu da eklenince kimileri için Güneş tutulması itici kuvvet olmak yerine sarsıcı bir felaket oluşturabiliyor. Oysa her zaman gezegenler bizim yararımıza ve başarımıza katkıda bulunmak niyetinde. Özellikle kare açılarda! İki büyük gezegen Plüton ve Satürn kare açı yapıyor. Dünya değişiyor, Oğlaklar da!

E-postalarıma göz atmaya yeltendiğimde bir mesaj görüyorum:

“Su Hanım bu yıl Yengeçler ne durumda bana imeyille bildirirmisiniz!”

Aynı anda evdeki misafirim sesleniyor:

“Teyzee benim haritama bakar mısın?

“Astrolojinin En Güzel Zamanları” 2010 ve 2011 yılını kapsamlı olarak planlamanız için hazırladığım son kitabım. Dharma yayınlarından çıktı. Bana burcunuzu soramıyorsanız kitapçınızdan “Astrolojinin En Güzel Zamanları”nı sorabilirsiniz. Kitabımı sokak hayvanlarına ithaf ettim. Sokak hayvanlarına gelirini bağışlamadım. Çünkü bir kitap geliri onların en az 6 ay sonra alacakları bir aylık yemekleri demekti. 11 ay boyunca aç kalmalarına kıyamadım. Arka kapak yazısını Tolga ısrarla yazmak istedi. Kıramadım izin verdim. Kırılmaz, kıyılmaz bir kitap oldu; başucunuzda saklayacağınız.