Tanışma, hoşlanma, sevgi, tatlı heyecanlar, mesajlaşmalar, ilk buluşma, aşk, sadakat, kavgalar ve o ilişkinin bitip bitmeyeceğine dair düşünürken karşı taraftan bir haber bekleyiş...

Az önce okuduğunuz bir ilişkinin geçirdiği evrelerden belki de en zoru, o şiddetli kavgaların ardından karşı taraftan bir telefon ya da kısacıkta olsa bir mesaj beklemektir. Bu bekleyiş evresi uzadıkça 90 saniyede bir telefona bakmaktan dolayı paranoyak, 'Acaba arasam mı?' diye düşünmekten dolayı yorgun, ''Bir sorsana Fatma'ya, Ayşe ne yapmış ne etmiş'' diye sürekli arkadaşlarınıza soru sorup onları bıktırmanızdan dolayı yalnız kalırsınız.

Şakayı bir kenara bırakırsak telefonun başında beklemek gerçekten yorucu ve yıpratıcı bir durumdur. Çünkü istemeseniz de bütün dikkatiniz karşı tarafta ve telefondadır. Sürekli 'Keşke arasa, keşke mesaj atsa' diye düşünür ve depresif bir ruh haline girersiniz. Bir de ''İlk o mesaj atacak!'' diye bir düşünceye sahipseniz, durumunuz gerçekten vahimdir. Kendinizi bu denli yıpratmak hoşunuza gitmiyor ancak ne yapacağınızı bilemiyorsanız, size birkaç önerimiz var.

İşte o öneriler...




Harekete geçin

Öncelikle kendinizi tüketmeyi bırakın ve derin bir nefes alın. Birçok insanın size verdiği öğütleri ve kafanızda canlandırdığınız senaryoları unutun ve harekete geçmeye hazır olun. Yapabileceğiniz ilk hamle kendinizi hatırlatmak olacaktır. Bunun içinse en etkili yöntem sosyal medyadır.


Gülüşünüzü hatırlatın

Yapılan araştırmalar sonucunda birçok ilişkide bireylerin, karşı tarafta en çok beğendiği özelliğin 'gülüşü' olduğunu ortaya koymuştur. O çok özlediğiniz kişinin sizi ve eski mutlu günlerinizi hatırlaması için, O'nun sık kullandığı ve sizin paylaşımlarınızı görebileceği sosyal medya hesabına (aşırı bir şekilde olmamak koşuluyla) güldüğünüz bir fotoğrafınızı paylaşın.

Yalnız bu konuda dikkat etmeniz gereken husus, fotoğrafın karşı tarafa verdiği mesajdır. Çünkü aşırı bir şekilde güldüğünüz veya kahkaha attığınız bir fotoğraf, karşı tarafta ''Benim canımı yakmasına rağmen nasıl böyle mutlu olabiliyor?'', ''Bunca olan şeye rağmen nasıl gülebiliyor!'' ya da daha kötüsü ''Beni unutmuş!'' mesajını verebilir. Eminiz ki bunun olmasını istemezsiniz. Bu yüzden kendinizi hatırlatmak adına koyduğunuz fotoğrafta içten bir gülümseme ve onu özlediğinizi anlatan bakışların olması hem istediğiniz mesajı verecek hem de sizi hatırlaması konusunda etkili olacaktır.


Asla onu hedef alan sözler sarf etmeyin

Birçok insanın ilişkide kavgalardan sonra yaptığı en büyük hata; sosyal medyada karşı tarafı hedef alan ve 'giderli' şeklinde tabir edilen söz, fotoğraf ya da şarkı paylaşmaktır. Şunu unutmayınız ki O'nun geri dönmesini istiyorsunuz, O'nun sizden koşarak uzaklaşmasını değil. Eğer siz onu hedef alan, küçük düşüren ya da üzen paylaşımlarda bulunursanız, karşı taraf sizden uzaklaşma veya ayrılma konusundaki verdiği kararın en doğrusu olduğuna inanacaktır.

Mantıklı olun

İçten bir gülümseme taşıyan fotoğrafınızı paylaştıktan sonra sabır ile bekleyin. Çünkü kısa süre içerisinde yapacağınız ard arda hamleler kendinizi hatırlatma çabası içerisinde olduğunuzu belli edecektir. Mantıklı olun ve bir sonraki hamlenizi planlayın.


Yeni çözümler üretin

İlk hamlenizin işe yaramaması şevkinizi kırmasın. Daha yeni başladık ve artık ne yapılması gerekildiği hakkında bir fikre sahibiz. Bundan sonraki yapacağınız hamlelerde daha etkin ve daha çok duygulara hitap eden şeyler yapmalısınız.

Örneğin; özleminizi veya duygularınızı anlatan içten, duru ve güzel bir şarkı paylaşabilirsiniz. Ancak dikkat edin şarkınızda asla ve asla iğneleyici bir unsur olmamalıdır. Şarkı paylaşmak size göre değilse ''Ne desem bilmiyorum. Sanırım özledim, hem de çok...'' gibi duygularınızı yansıtırken sadeliğin dışına çıkmayan sözler paylaşabilirsiniz.

Cesur olun

Bu tür şeyler bana göre değil diyorsanız, o zaman daha etkili ve heyecanlı şeyler yapmak tam da size göre. Size sunacağımız bu öneriler biraz çılgınca gelecek olsa da, bu tavsiyeleri bilimsel sonuçların paralelinde verdiğimize sizi temin ederiz.



Kokunuz etrafı sarsın

Yapılan araştırmalar sonucunda beyindeki hafıza alanını en etkili bir şekilde tetikleyen unsurların tat, koku, doku, ses ve hava olduğu ortaya konulmuştur. Yani birine kendini hatırlatmanın ne etkili yolu bu unsurlardan birini ya da birkaçını kullanmaktır.

Bunu nasıl yapacağınızı soruyorsanız, O'nun en çok sevdiği parfümünüzü onun evinin önüne, sürekli gittiği kafeye, arabasına veya sık kullandığı bir eşyasına sıkabilirsiniz. Bunu nasıl başaracağınız tamami ile sizin yaratıcılığınıza kalmış.


Her yediği yemekte sizi hatırlasın

O'nun çok sevdiği ve yediği zaman sizi hatırlatacak bir yemeği veya tatlıyı (O, ofisteyken ya da yemekte bir kafedeyken) 'isimsiz' birinin hediyesi olarak yollayın. Bir süre bu süprizin nereden geldiğini sorgulasa da çok sevdiği bu süprize dayanamayacak ve onu yiyecektir. Her yediği lokmada biraz biraz sizi hatırlayacak ve bu süprizi sizin yaptığınızı anlayacaktır. Hazır olun, her an telefonunuz çalabilir!

Her yerde sizin iziniz olsun

O'nun baktığı her yerde sizi hatırlamasını istiyorsanız, bir sabah O'ndan önce kalkıp, yanınıza sizin kokunuzu taşıyan ve karşı tarafın çok sevdiği bir hırka/fular/atkınızı alıp eski sevgilinizin her sabah işe gitmek için kullandığı yola, O'nun görebileceği bir yere bırakın ve O'nun gelmesini bekleyin. Eşyanızı bulduğu zaman verdiği tepki, ilişkinizin gidişatı hakkında kesin bir fikre sahip olmanızı sağlayacaktır.

İnadı bir kenara bırakın

Eğer size sunduğumuz bu tavsiyelerin hiçbiri size göre değilse ya da işe yaramadıysa, en etkili sonuç inadı bir kenara bırakıp aramanız olacaktır. O'nu arayın. Arayın ve içinizden her ne geçiyorsa, saçmalamaktan korkmayarak söyleyin. Özleminizi, O'nsuzken yaşadıklarınızı ve içinizde biriken her şeyi anlatın. Son olarak onu ne kadar sevdiğinizi söylemeyi unutmayın.