"Yarı dalgalı olmamalı deniz ya tam durulmalı ya da tam kudurmalı" diyor şair. Onların yaşamlarında yarı dalgalanmalara yer yok! Ya aşırı enerji ve mutluluktan sürekli konuşuyor, geziyor, para harcıyor, riskli cinsel ilişkilerde bulunuyor; ya da depresyona girerek kendilerini tüm hayattan soyutlamaya başlıyorlar. Onlar, ölüme sadece bir adım uzakta yaşıyorlar. Sıradan insanların "çılgın" diye adlandırdığı bu kişiler aslında tıpta "iki uçlu duygu durum bozukluğu" olarak ifade edilen bir rahatsızlıktan mustarip. Hastalığın "mani-depresyon" ve "hipomani-depresyon " olmak üzere iki tipi bulunuyor. Bir de bu iki hastalıkla çok sık karıştırılan başka uç yaşantılar da var. Burada hastalık duygu durum bozukluğundan çıkıp kişilik bozukluğu halini alıyor. Çevrenizde mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Neşeliyken öfkeleniyor, severken nefret edebiliyor bazı kişiler. Borderline ya da "sınırda kişilik" olarak tanımlanan bu hastalığın etkisi altında kalanların dünyası ise adeta parçalanmış bir fotoğrafı andırıyor. Bu kişiler, sürekli bir boşluk ve sıkıntı hissiyle boğuluyor; uzun vadeli bir plan yürütemedikleri için de sık sık iş, meslek ya da partner değiştiriyorlar. Peki, "İki uçlu duygu durum bozukluğu" ve "borderline" kişilik bozukluğunun pençesinde olanlar neler yaşıyor, kendilerini nasıl hissediyor? Pek çok ortak belirtileri olan bu hastaları birbirinden nasıl ayırt edebiliriz? Sorularımızın yanıtını almak üzere psikiyatri uzmanı Dr. Serdar Serdaroğlu'nun kapısını çaldık.





MANİ-DEPRESYON
"İki uçlu duygu durum bozukluğu"nun Tip 1 hastalığı olarak tanımlanıyor. Mani ve depresyon ataklarıyla ortaya çıkıyor. Hafif, orta ve ağır olmak üzere üç şekilde gelişebiliyor. Hastanın duygulanımı, mani dönemlerinde aşırı neşe ve enerji, depresyon dönemlerinde ise ruhsal çökkünlük ve umutsuzlukla seyrediyor. Hastalık bazen mani, bazen de depresyon ataklarıyla başlıyor...