Çalışmada genetik olarak bağırsak kanserine yakalanmaya müsait sıçanlar kullanılmıştır. Daha sonra bu sıçanlar üç gruba ayrılmıştır. İlk gruptaki sıçanlar yüksek kalorili bir diyetle beslenmiş ve bunun sonucu obez olmuşlardır. İkinci gruptaki sıçanlar da yüksek kalorili bir diyetle beslenerek obez olmalarına rağmen, bunların karın bölgesinde biriken yağ hücreleri, bir cerrahi operasyonla çıkarılmıştır. Üçüncü gruptaki sıçanlar ise diğer farelere kıyasla kalorisi %40 daha kısıtlı bir diyetle beslenmiş ve bu nedenle obez olmamışlardır. Sonuç olarak ilk gruptaki obez farelerde çok sayıda bağırsak tümörü gelişmiştir ve hayatta kalma oranları diğer farelere göre daha kısadır. Aynı şekilde obez olan ancak sadece karın bölgesindeki yağlar alınan ikinci grup farelerin ise hayatta kalma oranları daha uzun olarak tespit edilmiştir.


Daha sonra aynı araştırmada fareler cinsiyetleri göz önüne alınarak değerlendirilmiştir. Örneğin ikinci ve üçüncü gruplardaki dişi fareler incelendiğinde cerrahi operasyonla karın yağları alınan dişi farelerin bağırsak tümör sayıları azalırken, üçüncü grupta düşük kalorili diyetle beslenen farelerin bağırsak tümörü sayısında azalma olmamıştır. Ancak ikinci ve üçüncü gruptaki erkek farelerin hayatta kalma ve sağlık durumları incelendiğinde, düşük kalorili beslenen ve obez olmayan erkek farelerin, ikinci gruptaki karın yağları alınan obez erkek farelere göre tümör sayısı daha az olarak tespit edilmiştir. Bu sonuçlara bakarak Dr. Huffman, yağ dokusu, alınan besinler ve tümör oluşum riski açısından farklı cinsiyetlerin farklı tepkiler gösterdiğini belirtmektedir.


Araştırmanın genel sonuçlarına bakıldığında karın bölgesindeki yağ oranının fazlalığı bağırsak kanseri riskini arttırmakla beraber, bu mekanizmanın nasıl işlediği ile erkek ve kadınlar arasındaki farkların nelere dayandığını görebilmek için daha fazla araştırma sonucuna ihtiyaç duyulmaktadır.