Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 12-22-2014, 01:50 AM
buse
 
Mesajlar: n/a
Standart Abrakadabra: Konuşurken yaratırım!

Kalpten gelip, kalbe giden her sözde yaratılanlar sevgiyle, aşkla olur. Sözlerimiz kalpten çıkar, konuşurken yaratmaya başlarız.




Bu sefer büyücülerin ünlü sözü ve çok eski bir dil olan Aramaic dilinden bir alıntı ile söze başlamak istiyorum.

“Abra kadabra”

Türkçe karşılığı; “Konuşurken yaratırım”

Bir süredir, kelimelere takılmış durumdayım. Ne dedim, ne oldu?

O ne dedi, şimdi ne olacak? diye takip etmekten pek konuşamaz, yazamaz oldum.

Bu aralar sürekli ağzımdan çıkan sözlerimi düşünüyorum. Ya her dediğimle yaratıyorsam? Her dediğim evrende bir karşılık buluyorsa…

Eyvahh yandım o zaman ben. Trafikte kızarken, evde günlük bir olaya söylenirken, bazen de olan bir şeyi kabullenememiş gereksiz yere olanı sorgularken buluyorum kendimi.

Tabii her seferinde ben kendimi fark edene kadar kör kurşunlar çıkmış oluyor ağzımdan.

Farkındalıksızda ağzımdan ne çok şey çıkıyor bir bilseniz. Konuşurken yarattığımı unutarak açıyorum ağzımı,yumuyorum gözümü .

Eskiler boşuna dememiş ‘bir şey söylemeden önce kırk kere yutkun öyle söyle’ diye. Ben bu aralar bir taraftan da sık sık yutkunmaya çalışıyorum.

İçimde konuşmak için can atan bir yargıcım, bir de pek konuşmayı sevmeyen gözlemci farkındalığım var. Bu ikisi arasında tenis topu gibi gidip geliyorum. İlginç deneyimler yaşıyorum.

Artık sözlerimin farkında olunca olan bir olayı yargıç tarafından incelemek, sorgulamak, olana kızmak farkında olan bana pek bir şey ifade etmemeye başladı. Olan bir şey hakkında olumsuz düşüncelerimi beyan etmek, söze dökmek, sadece yeni istemediğim deneyimler yaşamama sebep oluyor.

Ama o zamanda içimdeki kızgın olan tarafı susturmak pek kolay olmuyor. Sürekli söylenen ‘ben sana söylemiştim, daha dikkatli olacaktın, …..vs’ diyen birini dinlemekten başıma ağrılar giriyor.

Farkındalığım biliyor ki, asıl konuşma özü söze katan konuşmadır.
Gözlemci olup olanı fark edip, deneyimin içinde mikro boyutta kalmamak, makro olarak olanı incelemektir, asıl yapılması gerekendir.
Bu şekilde her yaşanan tecrübeden bir şey almak, yeni bir şeyler öğrenmek mümkün olur.

Farkında olan ben de ara sıra konuşmak istiyor. Ama onun sözleri gürültücü yargıcın aksine bir mırıltı gibi çıkıyor, derinlerden geliyor. Onu duymak için sakin, konuşturmak içinse öze inmek onu dillendirmek gerekiyor. Farkındalığımda konuşmak dudaklarla değil, kalben konuşmak oluyor.

Aslında bu durum duygularımız coşunca, içimiz kıpır kıpır olunca yaşadığımız bir durumdur. Aşkta olunca içimizden konuşan, şiirler yazan, farkında olan yanımızdır. O yanımız ortaya çıkınca bir süre yargıcın sesi duyulmaz olur. Aşkın gözü kör ifadesinde aslında kör olan yargıçtır. Bir süre aşkın parlaklığından bir şey göremez, sadece anda olan aşıkların çoşkusundan ileri, geri bakamaz. Zaten aşığın kulakları da anda kala kala yargıcı duyamaz, sağır olur. İşte o zaman bütün sözler kalpten gelir, kalbe gider.

Kalpten gelip, kalbe giden her sözde yaratılanlar sevgiyle, aşkla olur.

Olan her şey o zaman evrenin ve bütünün hayrına olur. Olması gerektiği gibi olur.


Konuşurken yarattığınızın farkında olmanız ve sözlerinizin kalpten çıkması dileğiyle,

Sevgiyle yazdım,
Saba Deniz
Yaşam koçu
Alıntı ile Cevapla