Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 01-23-2015, 09:39 PM
meltem
 
Mesajlar: n/a
Standart “anne, benimle dıgıdık oynar mısın?”

ÖZELLİKLE 1-3 YAŞ ÇOCUKLARININ, ETRAFLARINA KARŞI MERAKLARI VE HEYECANLARI ÇOK YOĞUNDUR. ONLARIN BU MERAKLARININ TATMİNİ İÇİN ANNE BABAYA BÜYÜK GÖREV DÜŞMEKTEDİR.




Oyun; çocukların merak eden, yaratıcı, öz güvenli bireyler olarak yetişmesinde önemli bir yere sahiptir. Örneğin, naylon poşeti bir şemsiye olarak hayal eden ve oyununda kullanan çocuk; hayal gücünün sınırlarını zorlar ve düşünme becerilerinde esnemeyi öğrenir.
Oyun, çocukların sosyal becerilerini geliştirmelerinde de önemli bir yere sahiptir. Çocuklar oyun sırasında çıkan anlaşmazlıkları çözümleyerek problem çözme becerilerini geliştirirler.
Oyunun çocuğun duygusal gelişimine de katkısı büyüktür. Bir yetişkinin konuşarak kendisini ifade etmesi gibi çocuklar da duygularını, meraklarını ve ihtiyaçlarını oyun yoluyla ifade ederler. Gerçek hayatta çocuk için kaygı verici olabilecek öfke, üzüntü, kıskançlık gibi olumsuz duygular oyun sayesinde daha rahat dile getirilebilir.
Oyun, çocuğu yetişkin hayata hazırlayan en etkin yoldur. Çocuğun en önemli eğitim araçları oyuncaklarıdır. Oyun çocuğun;
  • İnsan ilişkileri
  • Yardımlaşma
  • Konuşma
  • Bilgi edinme
  • Deneyim kazanma
  • Psiko-motor gelişimi
  • Duygusal ve sosyal gelişimi
  • Zihin
  • Dil gelişimini de etkiler.
Özellikle 1-3 yaş çocuklarının, etraflarına karşı merakları ve heyecanları çok yoğundur. Onların bu meraklarının tatmini için anne babaya büyük görev düşmektedir. Sevgi dolu bir ebeveynle oyun oynadığında çocuk, sosyal ilişkileri, paylaşmayı öğrenir.
3 yaşın altında çocuklar, en verimli oyunu kendi yaşıtlarıyla değil, ebeveynleriyle oynayabilirler. Ve de buna çok hazır ve isteklidirler. Hatta ebeveynlerini bu anlamda zorlarlar bile…
Gelgelim pek çok ebeveyn çocuğuyla nasıl oynayacağını bilememenin çaresizliği içinde kıvranır. Eve gelir gelmez üstüne atlayıp “Haydi dıgıdık dıgıdık!” diyen çocuğunu sırtına alıp bir - iki dakika dolaştırmakla bu sürenin sona ermesini hayal eder. Ama iş öyle sanıldığı gibi değildir. Çocuk, bu oyunu sanki sonsuza kadar oynamak istercesine ısrarlıdır. Çoğu zaman anne - babanın tuvalete gitmesine, yemek hazırlamasına bile fırsat vermez. Onun istediği tek şey akşama kadar görmediği anne ve babasının artık o saatten sonra tamamen ona ait olmasıdır. (Çalışan anne ve babalar için)
Özellikle 1-3 yaş grubunda yukarıda da bahsettiğim gibi çocuğun en favori oyun arkadaşı olan ebeveynler, aynı zamanda en önemli öğreticileridirler. Yine de bir - iki dıgıdık veya yerde yuvarlanmadan sonra yere oturmak ve oyun oynamak zor olabilir. Oynarken anne baba kendini rahat hissedemiyor ve/veya hiç eğlenmiyor olabilir. Yani bu iş, onun için çok sıkıcı olabilir. Bunun nedeni biraz da küçük çocuklarla hangi oyunların nasıl oynanacağını bilmemekten kaynaklanabilir. Size sıkıcı veya zor gelen oyun sürecinin karşısında sizinle oynamak için can atan bir çocuğunuz var ise bu iş karşılıklı keyifsizliğe dönüşecek, karşılıklı mutsuzlukla sonuçlanacaktır. Böylesi bir durumda ebeveynlerin çocukların yaratıcılık ve hayal dünyasını pekiştirecek, ince ve kaba motor becerilerin geliştirecek oyun fikirlerinin neler olduğunu bilmeleri ve öğrenmeleri çok önemlidir. Bu bilinçle oynanan oyunlar, çocuğun gelişimini destekleyen en önemli unsurdur.
Anne - babalar, genelde oyun oynamanın çocuğun içinden gelen bir süreç olduğuna inanırlar (içgüdüsel bir süreç). Yani hiç kimsenin yardımı olmadan da çocuğun kendi kendine oyun kurabileceğini ve oynayabileceğini düşünürler. Böylesi bir düşünce çocuğun yaşı ilerledikçe -okul çağı başlar başlamaz- kendi kendine ders yapabileceği düşüncesiyle yer değiştirir (ki bu başlı başına ayrı bir yazı konusudur). Halbuki aynı paralellikte devam eden iki süreçte de çocuk, yaşama dair yeni süreçlerle baş başadır ve yolculuğun başında anne babasının yardımına ihtiyacı vardır.
Alıntı ile Cevapla