Kurallar bizi başarısızlığa ittiğinde bazen
baş kaldırmak gerekli ve iyi olabilir.
Hack'lemek, memnuniyetsizliği ifade etmenin, işleyişi bozmanın ve sonuçta
daha iyi şeyler yapmanın diğer bir yolu.
Peki ya hack'lemek ile kastedilen ne?
Hack'lemek, şu anki durumdan olan
tatminsizliği ve bunun değişmesi gerektiğini ifade eden bir baş kaldırış olarak tanımlanabilir.
Baş kaldırmak, genellikle kuralları çiğnemek anlamına geldiğinden, haklı görmek çoğu insan için zor olabilir. Bu nedenle hack'lemek de
kötü bir üne sahip. Hack'lemenin önemini anlamak için onun köklerine inmemiz gerekiyor:
Sivil baş kaldırış.
İlk kez olmasa da, sivil itaatsizlik
Henry David Thoreau'nun 1848 yılındaki yazısıyla tanınmış hale geldi. Thoreau'nun tezine göre "
İnsanlar, devletlerin kendilerini ezmesine ve haklarını yemesine izin vermemeli, onun haksızlık yapan bir hale gelmesini kabullenmemelidir."
Hack'lemek neden bir ihtiyaç?
Sivil itaatsizliğin işe yaradığını birçok yerde görebiliriz.
Gandi'nin
Britanya İmparatorluğu'na karşı verdiği mücadele, 1950 ve 60'larda Amerika'daki
Sivil Haklar Hareketi gibi. Hitler'in ortaya çıkışında da Alman halkının durumdan huzursuz olmaları ve baş kaldırışları önemli bir rol oynuyor. Uzun süredir mevcut olan sorunlar sayesinde, hangi grubun itaatsizliği seçtiğini ve nasıl mücadele ettiğini görmek zor değil.
Peki ya neden hackliyoruz?
Bütün bunların hack'lemekle ilgisi ne diyor olabilirsiniz.
Napster ve
Apple örneğine göz atalım. Napster, müzik paylaşımının bir başlangıcıydı, telif hakkıyla korunmuş müzikleri kullanıcılarına paylaştırıyordu.
RIAA (Recording Industry Association of America), müzik hırsızlarını yakalamak için hemen yola koyuldu ve büyük çabalar sarfetti. Zaman zaman suçluları yakalayabilse de, RIAA tarafından suçlanan kişilerin çoğunun herhangi bir ihlali yoktu (veya çok az bir ihlali vardı).
RIAA'nın bu
baskıcı niteliğine rağmen, dosya paylaşım hizmetlerinin varlığını devam ettirmesi, sivil itaatsizlik için kusursuz bir örnek. Bu hizmetler sayesinde, müzik endüstrisi tüketicilerin çıkarlarını daha çok düşünen bir hale gelirken, dijtal müzikleri internetten satın almak mümkün oldu ve
taşınabilir mp3 oynatıcılar gibi cihazlar yaygınlaştı.
iTunes nasıl DRM'dan vaz geçti?
RIAA yüzünden bazı kayıplar verilse de, müzik paylaşım servislerinin varlığı, tüm endüstriyi
değiştirdi ve itaatsizliğin büyük bir örneği oldu. Örneğin bu sayede Apple, kullanıcıların müziği yasal olarak almak istediğini düşünerek
iPod ve
iTunes'u yayınladı. İlk başlarda müzikler DRM kopya koruması ile kilitlenmiş olsa da, şikayetler bunun da zamanla
kaldırılmasına neden oldu. Artık iTunes'dan veya herhangi bir Online müzik mağzasından
DRM'siz bir şarkıyı satın alıp istediğiniz kişiyle paylaşmanız, veya kendinize saklamanız mümkün.
Apple,
kullanımı kolay ürünlere olan ihtiyacın farkına vardı ve buna yönelik hamleler de yaptı. iTunes'da yapılan değişiklik, aslında yasal olmaktan çok kullanıcılara
daha rahat bir deneyim sağlamak içindi. Bu düşünce zamanla Apple'ın stratejisi haline geldi. Yazılım ve donanım alanında etkileyici ürünler sunan şirket, güvenlik konusunda da platformunu sağlamlaştırdı.
'Jailbrake' neyin göstergesi?
Apple'ın başarısı tartışılmaz. Fakat kullanıcılar sahip oldukları ürünleri ne kadar çok sevse de onlarla değişik şeyler yapabilmek de istiyorlar.
Jailbrake ile kırılan
iOS sistemler, buna olan isteğin bir göstergesi. Bir ürünü satın aldığımızda bizi onunla istediğimiz şeyi yapmamıza engel olmamalı. Apple'a göre telefonunuza Jailbrake yapmamalsınız çünkü bu yasa dışı.
Ama mesele bu değil. Hack'liyoruz çünkü daha iyi şeyler yapmak, daha yüksek potansiyellere ulaşmak istiyoruz. İşin içinde tabi ki bunun verdiği
keyif de var. İnternetin dünya çapındaki gelişmesiyle, hack'lemek bir tür sivil itaatsizlik haline geldi. Bozup tekrar yapmak, işleyişi eleştirmek ve geliştirmek. Bu ise
kanunları çiğnemek değil, bir şeyleri daha iyi hale getirmek anlamına geliyor.
'Kendi işini kendin yap'
Hack'lemenin yanında,
Kendin Yap (DIY) adındaki bir akım ise, itaatsizliğin daha hafif bir hali. Günümüzde modern toplumlar giderek rahatlığa alışıyorlar ve insanlar bazı işleri kendi başlarına yapmayı unutabiliyorlar. Örneğin evde kullandığımız bir
robot süpürge sayesinde işimize daha fazla zaman ayırmamız, döndüğümüzde evi temizlenmiş bulmamız mümkün.
Böyle bir rahatlığın kötü bir şey olduğundan bahsetmiyoruz, ama örneğin bu robot bozulduğunda süpürme işine elimizi atmamız ve tabi ki bunu yapmayı hatırlıyor olmamız gerekecek. Dolayısıyla 'Kendin Yap' akımı, bazı şeyleri unutmanın kültürel bakımdan
kötü bir şey olduğu fikrini savunuyor.
İtaatsizliğe olan ihtiyacın sebebi hayatımızda ihtiyaç duyduğumuz bir şeyden
engellenmemiz. Her zaman doğru olmasa da, yaşamda gerçekten buna
ihtiyacımız var. Mevcut durumdan memnun olmadıkça, bir takım haklarımızdan engellendikçe hack'lemeye devam etmek zorundayız. Yani, ya oturup halimizden şikayet edeceğiz ya da "
daha iyi şeyler" yapacağız...