 
                                                                                 Her sene maaile gittiğimiz bu şirin adada, yedi akşamın üçünde aynı şefin elinden yiyoruz. Yaptığı her şey gerçekdışı!
 Neredeyse 10 yıldır, her sene Korsika’da bir hafta geçirmek bizim  aile geleneğimiz. Devamlı gittiğimiz L’Ile Rousse ve Balagne Korsika’nın  en güzel köşesi mi? Hayır. Ama bizim hep aynı yerde ısrar etmemizin üç  nedeni var…
 Birincisi, orada bizi tanıdıkları için kendimizi rahat ve güvende hissetmemiz.
 İkincisi, plajlarını özellikle sevmemiz.
 Üçüncü nedense, Michelin bir yıldızlı Pasquale Paoli Lokantası.  Michelin iki yıldızlı ve fiyatı buranın iki katı iki lokantasını daha  denedik Korsika’nın ama burası farklı bizim aile için. Sadece yemekler  mi? Hayır.
 Daha bu lokantanın terasına oturur oturmaz gönlünüz ferahlıyor, estetik duygularınız yüceliyor.
 Bunun bir nedeni meşe ağaçlarının gölgesinde, yüksekte ve sadece yedi  masalık bir terasta yemek. İkincisi, meşe ağacından masanızın kalitesi  ve masadaki renk renk ve hepsi el yapımı gobletlerin şu ana kadar  gördüğüm en çekici bardaklar olması. Bunlar su için ama utanmasam,  şarabımı da bunlarda içerim. Üçüncü neden de önümüzde L’Ile Rousse  kasabasının dörtgen şeklindeki harika meydanının bulunması.
 
ADANIN MANDALİNA SUYU
 Her şey gerçekdışı. Belki burada da günümüzün zaman ritmi dışına çıktığımız için kendimi bu kadar mutlu hissediyorum.
Hanımla birer kadeh şampanya ısmarlıyoruz. Kızımız Ceylan Handan ise adanın mandalina suyunu istiyor.
Bir nevi hafifletilmiş ançuvez ezmesi, kruton denen minik kızarmış  ekmekler ve enfes yeşil zeytin geliyor önümüze. Ceylan zeytine  bayılıyor. Öyle iştahla yiyince biz de mutlu oluyoruz. Zevcem ince uzun  biçimli parmaklarıyla bir kruton üzerine ançuvez ezmesi sürüyor ve bana  ikram ediyor. Şampanyayla uyumu nefis. Ama şampanyayı yavaş içiyoruz  çünkü biliyoruz ki önümüze deniz ürünü ve ot ağırlıklı bir tadım hoşluğu  gelecek.
Her gün değişiyor tadım hoşluğu. 7 Ağustos’ta kısmetimize düşen, midye  suyunda marine edilmiş ve üzerine ince ince dilimlenmiş kırmızı  sivribiber dizilmiş kılıçbalığı carpaccio…
 Yedi akşamın üçünde buradayız. Ceylan geçen sene her gidişte tavuk  istemişti. Bu kez risotto. Dana ciğeri ve adanın harika minik taze  enginarıyla… O kadar iştahla yiyor ki dayanamayıp biz de ısmarlıyoruz.  İtalya’da bile az bulacağınız lezzette. Bu bir sürpriz değil çünkü ada  kültürü Fransa ile İtalya arası. Şef Ange Canonzi’nin mutfağı da  ikisinin sentezi.
 
SOSLAR BOYUT EKLİYOR
 Yalın ama basit değil. Malzeme kalitesi korunuyor ama soslar o  moleküler mutfağın fırçayla çizilmiş anlamsız sosları değil. Balık  kemikleri, kafası, kemik iliği ve çeşitli sebzelerden uzun süre ağır  ağır pişirerek elde edilmiş soslar. Yemeğin özünü bozmuyor ama bir boyut  ekliyorlar.
En son ne zaman kaya tekiri yediniz? Üç ziyaretin ikisinde ısmarlıyoruz.  Kılçığı alınmış fileto… Adanın taze ve çok lezzetli kabağı üzerine  yerleştirilmiş filetolar. Sosuysa çeşitli kaya balıklarının adeta  özünden elde edilmiş. Her lokmayı alırken azıcık sosa buluyorum ve  gözümü kapayıp şükrediyorum.
Aşağı yukarı aynı duyguyu marul özünden, ançuvez, soğan ve yeşil biberle  zenginleştirilmiş bir sos üzerine yerleştirilmiş iskorpit fileto  (chapon balığı) yerken de yaşıyorum.
 

 Ama asıl favorim buranın emsalsiz kıskaçsız ıstakozu. Şef Ange ise  ağır demir döküm tavada ‘beurre noisette’ ve sade tereyağıyla soteliyor.  Yanındaki sos olağanüstü. Istakoz kafası, ‘hydromel’ denen acı-tatlı  fortifye şarap ve ıstakoz yumurtası ana malzemeleri.
 
DOKUZ ÇEŞİT PEYNİR
 Burada vazgeçemediğim iki tabak daha var: Bir tanesi girişteki şarküteri tabağı. Hanımla bir tabak isteyip paylaşıyoruz.
 Yemeğin sonunda ve tatlı öncesi de sadece keçi ve koyun sütünden  peynirlerden oluşan peynir tabağı… Dokuz farklı peynir ama ince  kesiyorlar.
Tatlı olarak bu sene iki favorim oldu. Bir tanesi adanın tatlı bir  kırmızı şarabıyla deglaze edilen ve gerçek vanilya dondurmayla servis  edilen karamelize kiraz. Diğeriyse çok iyi bir kestane sufle. Tatlı  değil. Viskili sabayon ile.
 Şarap listesi de iyi. Fransa’nın her yerinden şaraplar var ama burada  Vermentino üzümünden deniz kokan bir şarap deneyin. Yves Leccia,  Antoine Arena, Abbatucci gibi üreticiler sizi mutlu edecektir.