Bugünlerde çok sayıda kişi sinüzit şikayetinden kulak burun boğaz polikliniklerine başvuruyor. Sonbahar ve kış aylarında viral enfeksiyonların ve hava kirliliğinin artması nedeniyle daha sık görülmeye başlanan sinüzit, burun çevresinde yerleşen ve paranazal sinüsler olarak adlandırılan boşlukları döşeyen mukozada enfeksiyon oluşması olarak adlandırılıyor.
Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Yeliz Kantürk, özellikle alerjik kişilerde (ev tozu, polen, hayvan tüyü gibi) alerjenlerin etkisi ile çok daha kolay sinüzit tablosu ortaya çıkabildiğini belirterek, alerji ve sinüzitin benzer şikayetlere neden olmalarından dolayı çok karıştırılabildiğini söylüyor.
Her iki hastalık da uzun zamandır devam eden burun tıkanıklığı, akıntı ve nefes alma güçlüğü ile seyrederken, alerjik nezlede ise bu şikayetlere hapşırma, burun kaşıntısı ve gözlerde sulanma eşlik ediyor. Buna karşın her iki hastalığın da bir arada bulunabileceğine dikkat çeken Dr. Kantürk, "Özellikle alerjik kişilerde alerjinin etkisi ile burun etlerinde büyüme ve burun mukozasındaki ödem nedeniyle sinüs ağızlarında blokaj oluşuyor ve sinüslerin havalanması bozuluyor. Havalanma bozulduktan sonra ise en ufak bir enfektif ajanda sinüzit tablosu ortaya çıkıyor" diyor.
Etrafındaki kemikleri eritiyor

Alerjik kişilerde olmayanlara göre sinüzit daha dirençli oluyor ve bazen kronikleşebiliyor.
Sinüzit alerjik nezlesi olanların yanısıra özellikle burunda kıkırdak eğriliği, polip, et büyüklüğü ve burun mukozası hastalığı ( Kistik fibröz, kartegener sendorumu) olanlarda daha fazla görülüyor. Akut ya da kronik sinüzitlerde en büyük tehlikenin, bu enfeksiyonun etrafında bulunduğu kemikleri eriterek gözde ve beyinde komplikasyonlara yol açması olduğunu belirten Dr. Kantürk, "Göz etrafında ve içinde enfeksiyon oluşması, körlük, menenjit, beyin damarlarında tıkanıklık, beyin apseleri gibi hayati tehlikelere neden olabilen hastalıklara yol açmaktadır" diyor.
Yapılan çalışmalar akut sinüzitin büyük çoğunluğunun, antibiyotik tedavisine gerek kalmadan kendiliğinden iyileşebildiğini gösterirken, kendiliğinden iyileşemeyen, aşırı baş ağrısı yapan ve kronikleşmiş olgularda ise antibiyotik tedavisine gerek duyuluyor. Antibiyotik tedavisinin en az 10-15 gün sürmesi gerekiyor. Dr. Kantürk aksi taktirde sadece enfeksiyonun baskılandığını, tam bir iyileşme olmayacağını belirterek, antibiyotik tedavisine ek olarak burun açıcı spreyler ve ödem giderici ilaçların da kullanılabileceğini söylüyor.
Sıcak buhar uygulayın, bol su için

Tedavide en önemli bir diğer unsur ise burun temizlenmesi. Bu yıkamanın tuzlu sular ya da deniz suyuyla yapılması gerektiğini, bunun burunda akıntıların temizlenmesi ve ödemin giderilmesini sağlayacağını ve tedaviye çok yardımcı olacağını belirten Dr. Kantürk, sıcak buhar uygulamaları ve bol su içiminin de önemini vurguluyor.
Dikkat edilmesi gereken çok önemli unsurlar arasında, hasta olmamak için bağışıklığı kuvvetlendirici yiyecekler tüketmek, sağlıklı ve dengeli beslenmek, sigara içmemek ve kuru ortamlardan kaçınmak da var. Buna karşın halk arasında kullanılan acı kavun özünün alerjik reaksiyonlar ile ölüme bile yol açabildiğini belirten Dr. Kantürk, acı kavun özünün kesinlikle kullanılmaması gerektiğinin altını çiziyor.
Sinüzit ve alerjisi birarada olan kişilerde alerji tabletleri ve burun spreyleri iyileşmeyi artırırken, nüksleri azaltıyor. Ancak yeterli medikal tedaviye rağmen iyileşmeyen olgularda cerrahi seçenekler gerekiyor. Sinüzit ameliyatı ile yüzde 80 oranında burun akıntıları ve tıkanıklığında azalma görülüyor.