Geçmişi 15. Yüzyıla kadar uzanan gravür, Osmanlı Devleti döneminde Türklerin sıklıkla kullandığı bir resim tekniğidir.
GRAVÜR NASIL YAPILIR?
Bu teknikte materyal olarak taş, tahta, madenler veya muşamba gibi nesnelerin üzerine kazıma tekniği ile bir resim yapılır. Daha sonra bu resim mürekkeplenerek bir kağıda aktarılır. Bu şekilde gravür eser elde edilmiş olur. Gravür sanatının sağladığı en büyük kolaylık, birebir kopyalara imkan tanımasıdır.
GRAVÜR ÇEŞİTLERİ
Baskıda kullanılan nesnelerin üzerine her zaman bir görüntü kazınmayıp, zaman zaman yazılarda kazınmıştır. Gravür çeşitleri iki ana kola ayrılmaktadır. Bunlar şu şekildedir;

GRAVÜR TEKNİKLERİ
Gravür esas olarak iki teknikten meydan gelir. Bu teknikleri şu şekildedir;
1. TAHTA ÜZERİNE KAZIMA GRAVÜR TEKNİĞİ

MATBAACILIKTA GRAVÜR SANATI
Gravür bir sanat dalı olmasının yanı sıra matbaacılıkta da bir teknik olarak kullanılmaktadır. 19. Yüzyılın sonlarına kadar gravür sanatı aracılığıyla kitaplarda yer alan resimler basılmaktaydı. Bu gün günümüzde dahi bu teknik foto gravür ya da tifdruk baskı olarak matbaacılıkta kullanılmaktadır.
TÜRKLERDE GRAVÜR SANATI
Osmanlı Devleti’nde gravür sanatı “hakk” (kazıma-kabartma) olarak tanımlanmıştır. II. Abdülhamit zamanında yaygınlaşan gravür sanatı önceleri sadece gayrimüslimler tarafından yapılmaktaydı. Daha sonraları Avrupa elçileri tarafından daha da yaygınlaşan gravür, zamanla saraya girmiştir. Bilinen ilk gravürler, Osman Hamdi Bey tarafından açılan Güzel Sanatlar Akademisi’nde yapılmıştır. Devrin bilinen en ünlü gravür sanatçısı ise Hoca Ali Rıza’dır. 1937’de açılan Güzel Sanatlar Akademisi ile ise cumhuriyet Dönemi Türk Gravürcüleri yetişmeye başladı. Sabri Berkel, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Nevzat Akoral, Cemal Tollu ve Turgut Zaim gibi isimler bu sanat dalının Cumhuriyet Dönemi önderleri olmuşlardır.